1/02/2014

NOTAS DE VIAJE 2 / SEYAHATNAME 2



           Ama şehrin içlerine doğru gittikçe durum daha da zorlaşmaya başlamıştı benim için. Özellikle metro içinde hat değiştirmek zorundaydım. Metro istikametim şöyleydi; Barajas T4 (pembe hat) à “Nuevos Ministerios” à Lacivert hat à Chamartin. Fakat aktarma terminali olan Nuevos Ministerios 4-5 kattı ve ben oraya geldiğimde bir müddet sadece durdum. Sonra kendimi toparlayıp birisine yolumu sordum. Kadın İspanyolca konuşuyordu ve kendisi de o istikamete gideceğinden beni lacivert hatta kadar götürdü. Üstelik metronun içindeki asansörü kullandık. (Şu anda kendi ülkemde bunu yapamazken elin memleketinde yapmak çok garipti benim için) Lacivert hattaki seyahatim sonunda Chamartin’ e ulaşmıştım. (Not: Lacivert hattın son durağı “Chamartin” değildir) İşte burada, Chamartin metrosunda işinizi zorlaştıran bir şey vardı. O da Renfe hızlı tren tabelalarının olmayışı.

          Pero cuanto más he ido al centro de la ciudad, las mayores dificultades que se han encontrado. Especialmente en los subterráneos, debo tener la línea de cambio. Mi dirección era así en el metro; Barajas T4 (línea rosa) à "Nuevos Ministerios" à (Cambio) Line navy à Chamartin. Pero Nuevos Ministerios tienen 4-5 pisos y cuando llegué allí, me quedes inmóvil en unos minutos. Pero después dejé de pie y le pedí a mi manera a alguien. La mujer hablaba español y porque ella iba a la misma dirección conmigo, ella me llevó. Por otra parte, hemos utilizado el ascensor en metro. (Es extraño para mí mientras yo no estoy haciendo esto en mi país) Al final, llegué a Chamartín a finales de la línea azul marino. (Nota: Chamartín no es la última parada de la línea de color azul marino) Aquí en Chamartín, había una cosa que usted hace en dificultades. Eso era tener ningún letrero que indica la dirección de Renfe.

          Yolumu bulmak için mecburen gene birilerine sordum ve bana upuzun bir koridor gösterip sonuna kadar yürümemi söylediler. Koridorun sonuna geldiğimde artık metrodan çıkmış, bir tren istasyonuna ulaşmıştım. İstasyon başında bir güvenlik görevlisi gördüm ve ona İspanyolca nereden bilet alabileceğimi sordum. O da yukarıda bilet satışının bulunduğunu söyledi. Yukarıya (mecburi istikamet) çıktım ve bilet satış yerini buldum. Ancak satıcılar İngilizce bilmiyorlardı. (Bu defa gerçekten bilmiyorlardı) Bilet satışını gerçekleştirmek için adam bilgisayar ekranını bana çevirdi. İspanyolcamın yetersizliğinden saatleri hemen anlayamıyordum. 2 saat sonrasına hızlı tren biletimi aldım. Almıştım ama trene binmek için hangi istikameti, kapıyı, girişi kullanmalıydım? İngilizce bilmeyen görevliye bunu İspanyolca nasıl sorduğumu bilmiyorum ama adam bana “Hat No” lara dikkat etmem gerektiğini, benim trenimin daha hangi hatta yanaşacağının netleşmediğini, yukarıdaki panodan takibini yapmam gerektiğini anlattı. Hey şeyi geçtim, saatlerin İspanyolca halini anlamayan ben, adamın bu söylediklerini nasıl anladım onu da bilmiyorum J

          De nuevo tuve que pedir mi dirección y me mostró los largos pasillos diciendo que caminar al final de esa manera. Cuando llegué al final del pasillo, yo ya no estaba en el metro, que estaba en la estación de tren. Vi a un oficial de seguridad allí y le pregunté en español en el que podía comprar un billete de tren. "En el piso de arriba", respondió. Subí las escaleras y encontré contadores. Pero ellos no saben Inglés. El fin de vender el billete, tuvo que girar la pantalla del ordenador a mi dirección para que muestra el horario de trenes. Yo incluso no entendía los relojes con mi débil española. Compré mi billete de tren con el tiempo de dos horas después. Pero qué puerta o entrada debo utilizar para alcanzar el tren? No sé cómo hacer esa pregunta a un oficial en español. Pero “usted debe seguir el número de líneas y la línea no aún no se determinó el suyo, usted debe seguir las vías desde el letrero digital”, respondió. Yo no entendía los relojes en español hace unos minutos, pero cómo podía entender todo lo que me dijo. No se J


           Sonunda trenimin hareket edeceği hat numarası belli oldu ve ben nihayet trendeydim. (İşin ilginç tarafı kendi ülkemdeki hızlı treni de hiç kullanmadım) Dışarıyı seyre dalmış trenin hareket etmesini bekliyordum ki birisi bana seslendi. “Af edersiniz, bilet numaram sizin yanınızdaki numara. Şimdilik yanınıza oturacağım, tren hareket ettikten sonra boş yer olursa oraya oturacağım.”  Ben de “Önemli değil” dedim. İspanyolca başka şeyler de soruyordu ve ben anlayamıyordum. En sonunda İngilizce bilip bilmediğini sordum ve bildiğini söyledi. Biz de bundan sonrasına İngilizce devam ettik. İyi giyimli, dili hoş sohbet ve misafirperver bu beyefendiyi Tanrımı göndermişti yoksa? :)

Por fin, el número de línea de tren determinado y yo estaba en el tren. (No usé el tren rápido en mi país todavía, lo interesante) Mientras que yo estaba viendo afuera por la espera el tren para moverse, alguien me gritó. “Perdone señorita, mi número de asiento está a tu lado. Estoy sentado a tu lado por ahora, pero después de la mudanza, voy a encontrar otro asiento que está libre, si hay alguna” dijo. "No es importante", le dije. Le estaba pidiendo a otras preguntas en español tanbien, pero yo no le entendía. Finalmente, le pregunté si hablaba Inglés. "Sí", respondió. Hablamos Inglés después de eso. ¿Ha sido bien vestido, agradable conversación y el lenguaje hospitalario de este señor Dios envió?

Kendisi aslen Valladolidliydi. Eşi ve bir tane de köpekleri olduğunu söyledi. Bana Valladolid şehri ve çevresi hakkında bilgiler verdi ve burada gerçekten çok eğeleneceğimi söyledi. Ben de kısaca kendimden bahsederken şehrimize ulaşmıştık zaten. Ben valizimi çekiştirirken beni bekledi ve çıkışa birlikte yürüdük. Tabelalar İspanyolcaydı ve tabelayı göstererek “Salida” nın “Çıkış”, “Entrada” kelimesinin “Giriş” demek olduğunu ve ulaşım yaparken buna dikkat etmem gerektiğini anlattı. Trendeki rehberliği yetmezmiş gibi bir de istasyon tabelalarını bana anlatıyordu. Tanrı bana torpil mi geçiyordu acaba? J İstasyon çıkışında el sıkıştık. İnsan kılıklı melek beyefendiye sonsuz teşekkürlerimi ilettikten sonra O, kendisini bekleyen karısına ve Labrador cinsi köpeğine doğru uzaklaştı. Bense beni bekleyen kaderime doğru yol almaktaydım. 

Él es de Valladolid. Él tiene una esposa y un perro y convive. Dio información sobre Valladolid y las ciudades vecinas de Valladolid y él dijo que iba a disfrutar mucho que hay en Valladolid. Mientras yo estaba hablando de mí mismo, que ya llegamos a nuestra ciudad. Mientras estaba murmuraciones mis maletas, que me espere y caminaron juntos para salir. Todos los letreros eran españoles en la estación y al mostrar las señales que decían que "Salida" era "Exit" y "Entrada" fue "Entry" en ingles y debe ser cuidado en los letreros mientras estoy viajando. Así como su orientación en el tren no fuera suficiente, él me estaba diciendo el significado español de los signos en la estación. Me pregunto si Dios me estaba pasando el oráculo. Nos dimos la mano en la salida de la estación. Después de que me transmito mi para siempre gracias al caballero a quien es ángel humano-culo se alejaba hacia su esposa y su perro labrador que estaban esperando. Y yo he estado tomando el camino correcto para mi destino espera.



Gene yalnız başıma kalmıştım. O kadar yorulmuştum ki yolumu sormaktan. İstasyonun önünden bulduğum ilk taksiye bindim. Taksiciye gitmek istediğim adresi verdim ve beni 15 gün boyunca konaklayacağım C. M. San Juan Evangelista kolej erkek yurdunun önünde indirmişti.

Yo estaba solo de nuevo. Yo estaba muy cansado para hacer a mi camino, así que tomé un taxi que me encontré frente a la estación de tren. Le di la dirección al taxista a donde quería ir y el me dejó delante de la universidad CM San Juan Evangelista Dormitary masculina, donde iba a estar durante 15 días.

Beni Mikail isimli birisi bekliyordu. İngilizce biliyordu. Bana tek kişilik oda ve bu şehirde bulunduğum sürece yanımdan hiç ayırmayacağım Valladolid şehir içi haritasını verdi. Ve ben ertesi gün yolumu nasıl bulacağımı bile bilmeden odamda sızıp kalmıştım. 

Alguien me estaba esperando lo llamo Mikael y también sabía Inglés. Él me dio una residance (habitación individual) y un mapa de la ciudad, todo el tiempo que yo nunca dejaría que mi lado en esta ciudad. Incluso yo no sabía cómo encontrar mi camino a la escuela al día siguiente, me había quedado dormido en mi habitación. 

La Luna